Panjur ve Kepenk Üretiminin Tarihsel Gelişimi

poliüretan dolgulu panjur

İnsan var olduğu günden buyana yaşadığı mekânı oluşturma ve geliştirme girişimlerinde bulunmuş, dolayısıyla her dönemde kendisine barınacağı ve korunacağı bir yapı oluşturma ihtiyacı hissetmiştir. İnsanın ilk yaşadığı, çevre şartlarından korunduğu ve barındığı yerler mağaralar olarak kabul edilir. Doğal mağaranın kurgusu insanın karşılaştığı, algıladığı ve içinde yaşadığı ilk mekân olarak göze çarpmaktadır. İnsanlar barınaklarını ilk zamanlarda doğada bulduğu malzemeleri kullanarak oluşturmuş, önceleri ağaç dallarını bir araya getirmiş, daha sonra diğer malzemeleri kullanarak soğuktan korunma, içeriye ışık alma, yağmur suyunu uzaklaştırma gibi farklı ihtiyaçlara da cevap aramışlardır. Bu bağlamda yapı en geniş anlamda bir sınırlama ve yalıtım işlemi olarak ortaya çıkmıştır. Barınma ve korunma ihtiyacının giderilmesi nedeniyle yapı kavramının ortaya çıkarak gelişebildiği söylenebilmektedir.

Yapı kavramının gelişmesiyle ilk yapı türlerinde dar yarıklar şeklinde karşımıza çıkan kapı ve pencereler, ışık ve havanın iç mekâna alınmasını sağlamaktaydı. Isı kayıplarının azaltılması isteği daha fazla ışık gereksinimi ile daha geniş alanların boş bırakılmasıyla yeni sistemlere ihtiyaç duyulmaya başlandı. 19. yy’da bu amaçla kepenkler, storlar, çift tabakalı pencereler ve çok tabakalı cepheler duvarların dış yüzeylerinde yer almaya başlamıştır.

Kepenk ürünlerinin 19.yy öncesi kullanımlarına bakıldığında pencerelerde ve kapı alanlarında olumsuz hava koşullarından korumak için cephelerde ağaç kepenk adı verilen hareketli sistemler kullanıldığı görülmektedir. Sanayi devrimiyle birlikte demir çelik endüstrisindeki gelişmelerle ağaç ürünlerinin yerini metal ürünlere bıraktığı görülmüştür. Metal ürünlerin ilk kullanım alanları, kapı ve pencerelerde olumsuz hava koşullarından etkilenmemek ve güvenliği sağlamak için olarak göze çarpmaktadır. Kapılarda kullanılan ilk kepenk ürünleri daraba adı verilen tel ya da örgü kepenkler ve trapez saçlardan oluşan düz kepenkler şeklindeydi. Türkiye’de 19. yüzyılın son çeyreğinden itibaren ülke dışından getirilen demirlerin işlendiği orta ölçekli fabrika ve döküm atölyeleri (haddehaneler) kurulmuş, demir kepenk, kapı ve dökme demir cumba konsollarının üretimine geçilmiştir.

Günümüzde kullanılan kepenkler, yapı teknolojilerinin gelişimine ayak uydurmuş mimari gereksinimlere göre son halini almıştır. Günümüz ürünleri estetik açıdan ve teknolojik açıdan son derece kolay kullanıma sahip olarak tüketicilerin ihtiyaçlarına cevap vermektedir.

(Demirci. H. 2017) Hüseyin DEMİRCİ, “İstanbul’da Çelik Kepenk Üreten Işletmelerin Rekabet Stratejilerinin Belirlenmesi Üzerine Bir Çalışma”, Doğuş Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2017. Yüksek Lisans Tezi.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir